Hayatımız boyunca birçok insanla yollarımız kesişiyor. Bazıları bize ilham verirken, bazıları da fark ettirmeden içimizdeki ışığı söndürüyor. İşte bu yazının kalbinde yer alan soru tam da bu: Gerçekten de enerjimizi tüketen insanlar bizi fiziksel olarak hasta edebilir mi?
Cevap: Evet, hem de düşündüğümüzden çok daha fazla.
Toksik ilişkiler, sadece moralimizi bozan ya da keyfimizi kaçıran ilişkiler değildir. Aynı zamanda uzun vadede bedenimize zarar veren, bağışıklık sistemimizi zayıflatan ve bizi duygusal olarak tüketen ilişkilerdir. Sürekli eleştiriye maruz kalmak, anlaşılmadığını hissetmek, manipüle edilmek ya da sürekli suçluluk duygusu içinde yaşamak, vücudun stres hormonlarını sürekli alarmda tutmasına sebep olur. Kortizol düzeyleri yükselir, sinir sistemi baskı altında kalır. Bu da; uykusuzluk, sindirim sorunları, kronik ağrılar, migren, hatta kalp problemleri gibi birçok fiziksel hastalığı beraberinde getirebilir.
Psikosomatik hastalıklar, yani psikolojik sebeplerin fiziksel belirtilerle kendini göstermesi işte burada devreye girer. “Karnımda bir düğüm var”, “boğazım düğümleniyor”, “nefes alamıyorum” gibi ifadeler sadece mecaz değil, gerçek duygusal tepkilerdir.
Bu tür ilişkilerdeki en büyük tehlike ise kişinin zamanla kendini suçlamaya başlamasıdır. Sorunun kendisinde olduğunu düşünerek, daha çok içine kapanır, daha çok strese girer. Oysa çoğu zaman sorun ilişkidedir, kişide değil.
Kurtulmanın ilk adımı, bu ilişkileri tanımak ve sınır çizmeyi öğrenmektir. Herkesin hayatında bir dur noktasına, bir “hayır”a ihtiyacı vardır. Bu sınırları çekmek sadece duygusal sağlığını değil, fiziksel sağlığını da korur.
Unutma, kendini huzurlu hissetmediğin hiçbir ilişki sana iyi gelmez. İnsan, sadece yiyeceklerden değil; çevresindeki insanlardan da beslenir. Ve yanlış insanlarla, doğru bir hayat kurulmaz.