Geçmiş blog yazılarımda genelde antrenman programlarından, supplementlerden, beslenme düzeninden bahsetmiştim. Bu kez ise genelde göz ardı edilen ama biz insanlar için inanılmaz önemli olan bir konudan bahsetmek istiyorum: Psikoloji....
Hepimiz spor salonuna gidiyoruz, ter döküyoruz, emek veriyoruz ama birkaç hafta geçtikten sonra aynaya bakıp “hiçbir değişim yok” diyerek motivasyonumuzu kaybediyoruz. Hatta bazıları bu noktada “demek ki olmuyor” diyerek bırakıyor ve moral olarak da çöküyor. Ama şu bir gerçektir, fiziksel değişim zaman alır. Tabiki yıllar, yıllar demiyorum. Üç ve altı ayda bile inanılmaz değişimler yapılabilir ama önemli olan sürece güvenmektir.
Spor bir mevsimlik motivasyon değil, bir yaşam tarzı olmalı. Yaz geliyor diye iki ay kala spora sarılmak, sonra sonbaharda bırakmak bir döngü yaratır ama gelişim yaratmaz. Elbette başlamak her zaman iyidir ama asıl önemli olan sürdürebilmek. O yüzden kendimize sürdürülebilir bir düzen yaratmak en mantıklısıdır. Gün sonunda kimse yarışmalara katılmayacak sonuçta.. O yüzden çok da kasmamak lazım.
Diyet Bozulunca Ne Olur?
Bir başka klasik durum: 2-3 hafta diyet yapıyoruz, her şey güzel, sonra bir gün geliyor ve bozuyoruz. Peki sonra? Genelde "nasıl olsa bozdum" deyip tamamen bırakıyoruz. Ama bu düşünce hatalı. Bozduysan bile ertesi gün kaldığın yerden devam et. Çünkü sürdürülebilir olan sistem, kusursuz değil, esnek olup kendimize ödüllendirdiğimiz bir düzendir.
Benim de uyguladığım bir yöntem var. Mesela canım tatlı çekiyor diyelim. O an düşünüyorum: "Yedikten 5 dakika sonra o tat ağzımdan gidecek. Ama bedenimdeki etkisi günlerce kalacak." Bu farkındalıkla o 5 dakikalık keyfi gözümde büyütmemeyi öğrendim. Hatta bir tanıdığım şöyle bir sözü var. ‘İstediğini yersen istediğini giyemezsin’ Tam olarak hayat mentalim bu oldu. Hatta bu blog’u yazarken neden daha sıkı diyet yapamadığımı kendime sordum. O yüzden ben şimdi sizlerle birlikte tekrardan sağlam bir düzene başlıyorum.
Spor ve diyet konusunda biraz ilerledikten sonra bakış açın da değişiyor. Artık bir şeye “canım çekiyor” diye değil, “vücudum buna ihtiyaç duyuyor mu?” diye bakıyorsun. Mesela et, yumurta, tavuk… Ben bunları artık birer protein kaynağı olarak görüyorum. İşlenmiş, yağlı ürünlerden de doğal olarak uzak duruyorum çünkü bana katkısı olmadığını biliyorum. Özetle, yaptıklarınızdan pişman olmayın, sürece güvenin, sabırlı olun. Sporu dönemsel değil, hayatınızın bir parçası haline getirin, tatilde bile olsanız bu bakış açısını sürdürün. İşte gerçek mutluluk bu...