Teknolojinin hayatımıza girdiği her yeni alan beni ayrıca heyecanlandırıyor ama sanırım sağlık alanındaki gelişmeler bambaşka bir yerde duruyor. Çünkü teknoloji sadece hayatımızı kolaylaştırmıyor, bazen hayat kurtarıyor. Bunu özellikle son yıllarda giyilebilir sağlık teknolojileri sayesinde daha iyi anladım. Eskiden sadece doktor kontrolünde yapılabilen birçok şeyi şimdi kolumuza taktığımız küçük bir sensörle izleyebiliyoruz. Gerçekten inanılmaz, ama bir o kadar da gerçek.
Ben doğrudan kronik bir hastalıkla yaşamıyorum ama ailemde şeker hastalığı olan insanlar var. Özellikle kuzenim küçük yaşlardan beri tip 1 diyabet hastası. Onun her gün parmağını delip glikoz seviyesini ölçmesi çocukken bana çok ürkütücü gelirdi. Açıkçası bu kadar zorlu ve tekrarlayan bir sürecin içinde nasıl bu kadar sabırlı kalabildiğine hep hayranlık duymuşumdur. Sonra bir gün kolunda küçük yuvarlak bir şey gördüm. Meğer bu, şeker seviyesini ölçen yeni nesil bir sensörmüş. “Artık parmak delmeye gerek yok” dediğinde boğazım düğümlendi. İşte bu noktada teknoloji benim için sadece bir araç olmaktan çıktı. Gerçek bir destek, bir konfor, hatta bir dost gibi geldi. Bu sensörler cilt altına yerleştirilen incecik bir iğneyle sürekli glikoz ölçümü yapıyor. Telefonla entegre şekilde çalışıyorlar ve anlık değerleri gösteriyorlar. Ancak asıl etkileyici olan, bu cihazların sadece o anki durumu değil, geçmiş verileri de analiz ederek hangi saatlerde şeker düştü, hangi yiyecekler nasıl etki etti gibi detayları da sunabilmesi. Yani sadece ölçüm değil, bilinçli yaşamayı da destekliyorlar.
Bu cihazlardan sonra başka teknolojiler de dikkatimi çekmeye başladı. Örneğin EKG (elektrokardiyografi) bantları… Kalp ritmini takip etmek için kullanılan bu bantlar, özellikle yaşlı bireyler ve kalp hastalığı riski taşıyanlar için adeta bir güvence gibi. Hatta bazı cihazlar anormal bir ritim tespit ettiğinde acil uyarı veriyor ve doktorunuza veri gönderebiliyor. Bir teknolojinin hayatla ölüm arasındaki farkı belirleyebilecek kadar etkili olması beni çok etkiliyor. Bir de tansiyon ölçer cihazların bile giyilebilir hale gelmesi var. Eskiden büyük kollarımıza takıp şişen o klasik cihazlar artık yerini daha sade, bileğe takılan cihazlara bırakıyor. Anlık tansiyon değerini ölçmekle kalmıyor, düzenli kayıt tutarak kullanıcıya da doktoruna geçmiş değerleri sunuyor. Yani artık doktora giderken “geçen hafta tansiyonum yüksekti” demek yerine, “işte veriler burada” diyebiliyorsun.
Bunun yanında ateş ölçer sensörler, oksijen doygunluğunu ölçen cihazlar, hatta stres seviyesini ölçmeye çalışan teknolojiler bile çıktı. Özellikle pandemi döneminde herkesin elinde nabız ölçen, oksijen seviyesi gösteren cihazlar vardı. Ben de o dönem aldığım basit bir oksimetre ile nefes alışverişimi daha bilinçli yapmaya başlamıştım. O küçük cihaz sayesinde bir yandan da vücudumu daha iyi tanıma fırsatım oldu. Aslında en büyük katkısı bu: Vücudunla bağ kuruyorsun. Bunların dışında pek konuşulmayan ama çok kıymetli bulduğum bir alan da ruh sağlığına yönelik teknolojiler. Mesela bazı bileklikler stres seviyesini ölçmeye ve kişinin gevşeme anlarını takip etmeye çalışıyor. Elbette hala mükemmel çalıştıklarını söylemek zor ama bu yöndeki çabaları bile çok değerli buluyorum. Çünkü modern yaşamın bize yüklediği stresin farkına varmak bazen en büyük adım olabiliyor. Bütün bu cihazlar sadece kişisel kullanım için değil, sağlık hizmeti sunanlar için de büyük avantajlar sağlıyor. Doktorların “biz artık tahminle değil, veriyle konuşuyoruz” dediği bir dönemdeyiz. Hastaların kendi verilerini düzenli takip edebilmesi, doktorlara zaman kazandırıyor ve daha doğru tedaviye olanak tanıyor. Ayrıca hastaların da daha bilinçli hale gelmesini sağlıyor. Bu bence sağlık sisteminde devrim niteliğinde bir dönüşüm.
Tabii ki her şey güllük gülistanlık değil. Bu cihazların bazıları hâlâ oldukça pahalı. Herkesin erişebileceği bir seviyeye inmesi için daha fazla devlet desteğine ve belki de sosyal güvenlik sistemlerinin entegrasyonuna ihtiyaç var. Ayrıca veri güvenliği konusu beni endişelendiriyor. Sağlık verilerinin dijitalleşmesi, kötü niyetli kullanımlar için risk taşıyor. O yüzden bu alanda çok sıkı bir düzenleme ve şeffaflık şart. Tüm bunlara rağmen ben bu teknolojilerin hayatımızda olmasından mutluyum. Çünkü sağlıkla ilgili bir şey olduğunda çaresiz hissetmek çok kötü bir duygu. Ama teknoloji, bize o çaresizliği azaltma imkanı veriyor. Bu cihazlar, insanların hayatına sadece kolaylık değil, aynı zamanda özgürlük getiriyor. Her an vücudunu kontrol edebiliyor olmak, hele ki kronik bir rahatsızlığın varsa, kendini güvende hissetmeni sağlıyor.
Kısacası teknoloji benim için sadece bir yenilik değil, yaşama dair farkındalığın artması demek. Giyilebilir sağlık teknolojileri, sadece hastalıkla başa çıkmayı değil, sağlıklı yaşamı da mümkün kılıyor. Vücudunu tanımak, kontrolü eline almak ve geleceği daha bilinçli yaşamak artık bir hayal değil. Ve bunun mimarı, küçücük ama akıllı bu cihazlar. Ben teknolojiyi bu yüzden seviyorum.