Günümüzde, güzellik sektörünün gelişmesiyle kusursuz bir cilt elde etmek için türlü uygulamalar, serumlar ve kremler kullanıyoruz. Üstelik bu ürünlerin bize sihirli bir şekilde hemen sonuç vermesini bekliyoruz. Oysa unuttuğumuz bir şey var: Aslında mesele dışarıdan düzeltmemiz gereken bir şey değil. Boşuna dememişler, "Cildimiz, organlarımızın aynasıdır" diye.
Vücudumuza aldığımız besinlerin kalitesi ve içeriği, cilt sağlığımızı etkileyen en büyük faktörlerden biri. Gerçek güzellik içten başlar; bu yüzden beslenme, bu yazının başrolünde.
Enflamasyon Nedir? Cildimize Etkisi Neden Bu Kadar Büyük?
Cilt sağlığı konusunu bilimsel bir şekilde ele almak istiyorsak, “Enfalamasyon” kavramına hızlıca bir göz atmamız lazım . Kulağa tıbbi bir terim gibi gelse de anlaması zor değil. Enfalamasyon aslında vücudun kendi kendini korumaya çalışması yöntemidir ve tamamen olağandır.
Hastalandığımızda ateşimizin çıkması ya da bir yere çarptığımızda o bölgenin kızarıp şişmesi enflamasyonun birer göstergesi. Akut (kısa süreli) enflamasyon, vücudun iyileşme sürecinin bir parçasıdır ve aslında faydalıdır. Fakat bu süreç kronikleşirse, yani vücut sürekli bir tehdit algısı içinde alarm halinde kalırsa, bağışıklık sistemi yorulmaya başlar. Bu da zamanla hücre hasarına, hastalıklara ve... evet, cilt sorunlarına yol açar.
Sivilceler,
Kızarıklıklar,
Egzama, kuruluk ya da mat bir görünüm…
Hepsi içeride bir şeylerin ters gittiğinin sinyalleri olabilir. Yani yalnızca sürdüğümüz ürünler değil, ne yediğimiz de cildimizin aynasında görünür hale gelir.
Enflamasyonu kontrol altına almak için atomu parçalamaya gerek yok. Aslında temel birkaç alışkanlık değişikliği bile fark yaratıyor. Özellikle işlenmiş gıdalardan uzak durmak, bu süreci dengelemek için en etkili adımlardan biri. Çünkü bu gıdaların esas zararı ne kalorisi ne yağı. Asıl olay raf ömrünü uzatmak için eklenen kimyasal maddelerin enflamasyonu artıran temel etkenlerden olması.
Peki, özellikle cilt sağlığımızı desteklemek için neler yemeliyiz?
Kolajen üretimini destekleyen kemik suyu, cildin elastikiyetini korumaya yardımcı olur.
Omega-3 yağ asitleri, iltihapla savaşır, cildi içeriden besler. Ceviz ve yağlı balıklar (somon, sardalya) bu konuda zengin kaynaklardır.
Renkli sebze ve meyveler, antioksidan dolu içerikleriyle hücreleri korur.
A vitamini, cilt yenilenmesinde başrolde. Mandalina, havuç, tatlı patates, kırmızı ve mor meyveler bu vitaminin doğal kaynakları arasında.
Cildimize gerçekten iyi bakmak istiyorsak, işe sofradan başlamak en doğru adım.
Cilt Sadece Yediğimizle Değil, Yaşadığımızla da Şekillenir
Tabii ki iş sadece yediklerimizle bitmiyor. Günlük alışkanlıklarımız da cilt sağlığımız üzerinde büyük etkiye sahip. Özellikle stres, fazla alkol tüketimi ve uykusuzluk, cildin doğal dengesini alt üst edebiliyor.
Ancak şunu da hatırlatmak isterim: Bu yazıda bahsettiğim yöntemler, benim okuduklarım ve dinlediklerimden edindiğim bilgiler. Her beden farklı, her yaşam tarzı kendine özgü. O yüzden burada yazılanları bir öneri olarak düşünebilir, kendinize en uygun olanı seçip hayatınıza katabilirsiniz. Dengeyi bulmak tamamen sizin elinizde.
Ama bu da başka bir haftanın konusu...
Takipte kal, değerli okurum.