Kızlarım, merhaba!
Ders çalışmak gerçekten o kadar zor, o kadar sıkıcı ve o kadar yorucu bir şey ki... Hele ki mental durumumuz tam istediğimiz gibi olmadığı bir dönemde, zorunlu bir şekilde ders çalışmak o kadar keyif kaçırabiliyor ki… Arkadaşlarımla oturabiliyorken kahve içebilirim, sohbet edebilirim, hava güzelse yürüyüş yapabilirim. Ama bunların hiçbirini yapamayıp masa başında bilgisayarı karşıma alıp ödev yetiştirmek, proje yapmak, sunum hazırlamak o kadar zor geliyor ki…
Ama bir diğer yandan da kafa doluluğu düşünmemizi ertelediği için, aslında ağlamamızı ya da keyfimizin kaçmasını biraz olsun geciktirebiliyor. O yüzden akademik hayatı çok da yargılayamıyorum. Yatıp sadece düşüneceğime ya da vakit öldüreceğime ve daha sonra da kendime dönüp "Neden yattım, neden yapamadım, neden günüm boş geçti?" diye kendimi suçlayacağıma kalkıp ödev yapıyorum. Evet, çok keyifsiz. Hele ki bu bahar aylarında hava müthişken, gezip tozmak varken oturmak zaten can sıkıcı. Ama ödevler bittikten sonra ve hele ki öğretmenler bunu beğendiği zaman gelen o özgüven patlamasının vereceği mutluluğu başka bir şey veremiyor. En azından gerçekten emeğimin karşılığını alabiliyorum. Siz anladınız kızlar…
Okula gitmek gerçekten bir dert. Okula gidip saatlerce oturmak, saatlerce ders dinlemek, not almak, oyun oynamak, arkadaşlara sataşmak... Bunlar gerçekten hayatınızdan çalınan çok büyük vakitler. Ve eğer bu vakitleri verimli hale dönüştürmezseniz, sınav haftaları, proje haftaları zaten bozuk olan mental durumunuzu daha da dibe çökertiyor.
Malum, şu an üniversitemizin son ayındayız ve korkunç yoğun bir dönemimiz var. Her hafta bir proje, her hafta bir telafi dersi, her hafta okula gitme zorunluluğu, devamsızlığımız az… Gezmek, tozmak yerine okula gidiyoruz. Bari okulu kendimiz için şöyle bir düzenleyelim.
Kombin yapalım, sanki defileye gidiyormuşuz gibi. Çünkü hazırlanmak, daha önceki serilerimizde de bahsettiğim gibi, insana terapi gibi geliyor. Ve bu terapi hem çok maliyetsiz çünkü dolabımızda var olan şeyleri sadece bir araya getiriyoruz. Arkaya açarız en sevdiğimiz müziklerden birini, keyifli bir şekilde yanına koyarız Türk kahvemizi, dans ederiz, kombin yaparız, çıkartıp giyeriz, bütün dolabı gerekirse indiririz — tabii sonra toplamak şartıyla.
Yani okulu istersek her türlü bize motivasyon olabilecek şeylerle destekleyebiliriz ki bence desteklemeliyiz. Aynı zamanda düşünmemizi engeller, mutluluğumuza yol açar. Arkadaşlarımızla en azından okulda görüşürüz. Dışarıda kahve içmektense okulun kafesine gider otururuz. Tabii ki dersleri aksatmıyoruz.
Kısaca kızlar, kimsenin eline bakmamak için, kimsenin bizim mutluluğumuza gölge düşürmemesi ve engellememesi için okuyup gerçekten güzel yerlere gelmek zorundayız. Ve ben hepimize inanıyorum. Hepimiz çok güzel yerlerdeyiz, çok güzel hayatlar sürdüreceğiz. İstediğimiz her şeyi elde edebilecek güçteyiz. O yüzden bunun için de, maalesef, akademik hayat çok önemli.