Futbol dışarıdan bakınca sadece 22 kişinin topun peşinden koştuğu bir oyundan ibaret gibi görünebilir. Ama işin içine biraz girince anlıyoruz ki bu oyun, insanların hayatlarına yön veren, duygularını harekete geçiren ve bazen bir kimlik haline gelen bir tutku. Neden bazı insanlar bir futbol takımını sadece sevmez, adeta onunla yaşar? Neden galibiyetler sevinç gözyaşlarına, mağlubiyetler günlerce süren moral bozukluklarına dönüşür? Gelin bu fanatik bağlılığın kökenine birlikte bakalım.
Bir takımı tutmak, bazen farkında bile olmadan hayatımızın merkezine yerleşebiliyor. Takvimimizi maçlara göre ayarlıyoruz, galibiyetle moral buluyoruz, yenilgiyle sarsılıyoruz. Çünkü burada sadece futbol yok; burada aidiyet var. İnsan, doğası gereği bir yere ait olmak ister. Bir grubun parçası olmak, kendini bir yere ait hissetmek, insan psikolojisinin en temel ihtiyaçlarından biri. İşte fanatizm dediğimiz şey de tam bu noktada başlıyor. O takımın renkleri, marşları, hatta galibiyetleri bile artık sadece takıma değil, bize ait oluyor. Biz kazanıyoruz, biz kaybediyoruz. Bu bağlılık, bireyin kendini daha güçlü, daha özel hissetmesini sağlıyor. Çünkü o anda yalnız değil; aynı duyguları paylaşan binlerce, hatta milyonlarca kişiyle bir arada.
Düşünsenize, stadyumda on binlerce kişiyle aynı anda aynı marşı söylüyorsunuz. Tribünler bir vücut gibi hareket ediyor, herkes aynı anda ayağa kalkıyor, aynı anda susuyor. Büyük şehirlerde ya da sosyal ilişkilerin yoğun olduğu yerlerde bu etki daha da güçlü. “Sen hangi takımlısın?” sorusu sadece bir sohbet başlatıcı değil, aynı zamanda bir kimlik sorgusu. Çünkü tuttuğumuz takım, çoğu zaman bizi tarif eden bir unsura dönüşüyor.
Elbette her şey bu kadar romantik değil. Fanatizm, dozunda kalmadığında ciddi sorunlara yol açabiliyor. Aşırı takım bağlılığı, bireyleri “biz ve onlar” zihniyetine sürükleyebiliyor. Karşı takımın taraftarları bir anda düşman haline geliyor. Sosyal medyada hakaretler, sokakta kavga, stadyumda şiddet. Bu noktada, sevgiyle başlayan bir tutku, nefretle devam eden bir savaşa dönüşebiliyor.
Kısacası futbol, duygularımızla, kimliğimizle, hatta bazen hayallerimizle iç içe geçmiş bir alan. İnsanların bir takıma fanatikçe bağlanmasının arkasında sadece futbol sevgisi değil, aynı zamanda psikolojik, sosyal ve kültürel birçok neden yatıyor. Fanatik olmak kötü bir şey değil ama nerede duracağımızı bilmek önemli. Bir takımı tutkuyla sevmek, hayatımıza renk katabilir. Yeter ki bu sevgi, bizi başka insanlardan koparan değil, bir araya getiren bir bağ olsun.
REFERANSLAR
Kapak fotoğrafı yapay zeka ile oluşturulmuştur.
https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/3818024
https://sosyologca.org/files/sosyologca/8-18.pdf
https://www.researchgate.net/publication/365897886